Cumhuriyet Döneminde Cumhuriyet Dönemi Deneme Anı Günlük Söylev Mülakat Gezi Yazısı Slaytını aşağıdan indirebilirsiniz. 15 slayttan oluşan sunum öğretici metinler konusunun alt başlıkları olan Deneme, Anı, Günlük, Söylev, Mülakat, Gezi Yazısı hakkında bilgiler ve dönemin önemli eserleri veriliyor. Lüzumsuz ayrıntılara yer verilmeyen sunumu konu anlatımı sonundaki renkli bağlantıdan indirebilirsiniz.
Cumhuriyet Döneminde Deneme
Deneme dilinde çeşitli bilim, felsefe ve sanat dallarına ait terimlere yer vermekten ziyade halk çoğunluğunun ortak günlük konuşma dilinin düşünce diline dönüştürülmesi çabası hâkimdir.Denemede bilimsel yazılardaki kuruluk ve şematiklik bulunmaz. Düşünce, şiirsel, akıcı, samimî bir üslûpla sunulur. Bu bakımdan deneme yazılarının geniş halk yığınlarınca kolayca ve rahatlıkla okunabilme özelliği vardır.
Deneme yazarı yazısını yazarken bir anlamda kendi kendisiyle diyalog içindedir. Kendi zihinsel âleminde düşünce temrinleri yapar.
Deneme yazı türü hakkındaki slaytımıza BURADAN ulaşabilirsiniz.
Refik Halit Karay Bir Avuç Saçma (1939), Bir İçim Su (1931), İlk Adım (1941), Üç Nesil Üç Hayat (1943), Makyajlı Kadın (1943), Tanrıya Şikâyet (1944);
Falih Rıfkı Atay Eski Saat (1933), Niçin Kurtulmak (1953), Çile (1955), İnanç (1965), Pazar Konuşmaları (1966), Kurtuluş (1966), Bayrak (1970) gibi kitaplarını saymak mümkündür.
Otobiyografi, kişinin yalnızca kendisiyle ilgili bilgileri verirken anı, hem bireysel hem de sosyal anlamda bilgi içerir.
Günlük tutan yazar, sıcağı sıcağına o günün olay, yaşantı ve düşüncelerini aktarırken; anı yazarı, tarih olmuş eski zamanların olaylarını belleğe ya da belgelere dayalı olarak ortaya koyar.
Bu bakımdan anı metinleri yalnızca hatırlanabilen, unutulmayan, kaydedilebilen olayları içerdiği için tarihi aynen aksettirmekten uzaktır, büsbütün objektif olması beklenemez.
Toplumların sosyal hayatlarında anı aktarmak önemli bir gelenektir. Özellikle yaşlı insanlar kendilerinden daha genç kimselere daha önce görüp geçirdiklerini, yaşadıkları ilginç olayları anlatırlar.
Anı yazma geleneği, Tanzimat döneminde, kimi devlet adamlarında batıdaki meslektaşlarına olan özentiden başlamış ve giderek günümüze kadar gelmiştir.
Tanzimat öncesindeki şuara tezkireleri, menakıpname, siyer, vekayi'name, gazavatname, fetihname, sefaretname gibi eserler bilinen anlamıyla birer anı eseri olmasalar da bu türe özgü özellikleri taşırlar.
Anılar konuları itibariyle genellikle siyasî ve edebî olmak üzere iki kategoride değerlendirilmektedir. Bunlar kesin sınırlandırmalar değildir.
Bir siyasî anı kitabında edebî anılar da olabilmektedir. Kimi anı kitapları da toplum içinde belli özellikleriyle seçilmiş kişilerin portrelerinden oluşmaktadır.
Günlük bir kişinin hergün kayda değer bulduğu olayları, gözlemlerini, izlenimlerini, duygu, düşünce ve hayallerini yazdığı notlarıdır.
Anılar, yaşanmış, tarih olmuş eski zamanlardaki olay, olgu ve durumları içerirken, günlüklerde, olaylar sıcağı sıcağına yazıldığı için daha çok özneldir.
Günlük tutmaya pek fazla rağbet edilmeyen Türk edebiyatında bu türün Tanzimat'tan sonra ortaya çıktığını görüyoruz.
Bir kişinin bir topluluk karşısında belli bir konuda yaptığı etkili, anlamlı ve coşturucu konuşmaya söylev metni, bu konuşmayı yapan kişiye de hatip (konuşma) denir.
Konularına göre siyasi söylev ve bilimsel söylev olarak ayrılabilir.
Ancak bugün yaygın olarak Fransızca "reportage" kelimesinin Türkçe telaffuzu olan "röportaj" terimi kullanılmaktadır.
Kendi uzmanlık alanlarında tanınmış kişilerle hayatları, çalışmaları, eserleri ya da istenilen herhangi bir konuda sorulu cevaplı olarak karşılıklı konuşmaların yazıya geçirilmesine mülâkat denir.
Çoğu röportajlar, gezi yazısıyla iç içe sunulmaktadır.
Dönemin Önemli Deneme Kitapları
Ahmet Haşim Bize Göre (1928), Gurebahane-i Laklakan (1928);Refik Halit Karay Bir Avuç Saçma (1939), Bir İçim Su (1931), İlk Adım (1941), Üç Nesil Üç Hayat (1943), Makyajlı Kadın (1943), Tanrıya Şikâyet (1944);
Falih Rıfkı Atay Eski Saat (1933), Niçin Kurtulmak (1953), Çile (1955), İnanç (1965), Pazar Konuşmaları (1966), Kurtuluş (1966), Bayrak (1970) gibi kitaplarını saymak mümkündür.
Cumhuriyet Döneminde Anı
'Anı'nın eski karşılığı 'hatıra'dır. Edebî bir tür olarak anı, bir kişinin aklının erdiği dönemden itibaren görüp yaşadığı, kendisi ve toplum için önemli gördüğü olayları ve durumları belli bir sistem içinde yazıya döktüğü, genellikle, otobiyografik metinlere denir.Otobiyografi, kişinin yalnızca kendisiyle ilgili bilgileri verirken anı, hem bireysel hem de sosyal anlamda bilgi içerir.
Günlük tutan yazar, sıcağı sıcağına o günün olay, yaşantı ve düşüncelerini aktarırken; anı yazarı, tarih olmuş eski zamanların olaylarını belleğe ya da belgelere dayalı olarak ortaya koyar.
Bu bakımdan anı metinleri yalnızca hatırlanabilen, unutulmayan, kaydedilebilen olayları içerdiği için tarihi aynen aksettirmekten uzaktır, büsbütün objektif olması beklenemez.
Toplumların sosyal hayatlarında anı aktarmak önemli bir gelenektir. Özellikle yaşlı insanlar kendilerinden daha genç kimselere daha önce görüp geçirdiklerini, yaşadıkları ilginç olayları anlatırlar.
Anı yazma geleneği, Tanzimat döneminde, kimi devlet adamlarında batıdaki meslektaşlarına olan özentiden başlamış ve giderek günümüze kadar gelmiştir.
Tanzimat öncesindeki şuara tezkireleri, menakıpname, siyer, vekayi'name, gazavatname, fetihname, sefaretname gibi eserler bilinen anlamıyla birer anı eseri olmasalar da bu türe özgü özellikleri taşırlar.
Anılar konuları itibariyle genellikle siyasî ve edebî olmak üzere iki kategoride değerlendirilmektedir. Bunlar kesin sınırlandırmalar değildir.
Bir siyasî anı kitabında edebî anılar da olabilmektedir. Kimi anı kitapları da toplum içinde belli özellikleriyle seçilmiş kişilerin portrelerinden oluşmaktadır.
Dönemin Önemli Anı Kitapları
- Halit Fahri Ozansoy Edebiyatçılarımız Geçiyor (1939),
- Yahya Kemal Beyatlı Siyasî ve Edebî Portreler (1968);
- Yusuf Ziya Ortaç Portreler (1960);
- Falih Rıfkı Atay Atatürk'ün Bana Anlattıkları (1955)
- Yakup Kadri Karaosmanoğlu Zoraki Diplomat (1955).
- Necip Fazıl Kısakürek Cinnet Mustatili (1955)
- Halikarnas Balıkçısı Mavi Sürgün (1971);
- Refik Halit Karay İstanbul'un İç Yüzü (1920), Üç Nesil-Üç Hayat (1943)
- Abdülhak Şinasi Hisar Geçmiş Zaman Köşkleri (1956), Geçmiş zaman Fıkraları (1958)
Cumhuriyet Döneminde Günlük
Günlük türü için Türkçede ise "Journal" "Rûznâme", "hatıra defteri","Günce","Günlük" gibi karşılıklar kullanılmıştır.Günlük bir kişinin hergün kayda değer bulduğu olayları, gözlemlerini, izlenimlerini, duygu, düşünce ve hayallerini yazdığı notlarıdır.
Anılar, yaşanmış, tarih olmuş eski zamanlardaki olay, olgu ve durumları içerirken, günlüklerde, olaylar sıcağı sıcağına yazıldığı için daha çok özneldir.
Günlük tutmaya pek fazla rağbet edilmeyen Türk edebiyatında bu türün Tanzimat'tan sonra ortaya çıktığını görüyoruz.
Dönemin Önemli Günlük Kitapları
- Ruşen Eşref Ünaydın Ayrılıklar (1923), Atatürk'ü Özleyiş (1957);
- Salah Birsel Günlük (1955), Kuşları Örtünmek (1976),
- Nurullah Ataç, Günce I (1960), Günce II (1972);
- Oktay Akbal Günlerde (1968), Anılarda Görmek (1972
- İlhan Berk Elyazılarına Vuruyor Güneş (1983);
- Oğuz Atay Günlük (1988);
- Cemal Süreya 999. Gün / Üstü Kalsın (1991);
- Necati Cumalı Yeşil Bir At Sırtında (1991);
Cumhuriyet Döneminde Söylev
Arapça bir kelime olan "hitabet", hitap etmek, vaaz etmek, güzel söz söyleme sanatı, hutbe okuma, nutuk irad etme gibi anlamlara gelmektedir. Terimin "nutuk", "söylev" gibi karşılıkları da vardır.Bir kişinin bir topluluk karşısında belli bir konuda yaptığı etkili, anlamlı ve coşturucu konuşmaya söylev metni, bu konuşmayı yapan kişiye de hatip (konuşma) denir.
Konularına göre siyasi söylev ve bilimsel söylev olarak ayrılabilir.
Dönemin Önemli Söylevleri
- Atatürk, Nutuk (3 Cilt)
- Hamdullah Suphi Tanrıöver'in Dağ Yolu 1,2
- Fazıl Ahmet Aykaç Hitabeler (1934),
- Necip Fazıl Kısakürek Müdafaa (1946), Sahte Kahramanlar (1976), Yolumuz Halimiz Çaremiz (1977)...
Cumhuriyet Döneminde Mülakat
Arapça bir kelime olan "mülâkât", karşılıklı buluşmak, görüşmek demektir. Türkçede bunun için "görüşme", "söyleşi", "konuşma" terimleri önerilmiştir.Ancak bugün yaygın olarak Fransızca "reportage" kelimesinin Türkçe telaffuzu olan "röportaj" terimi kullanılmaktadır.
Kendi uzmanlık alanlarında tanınmış kişilerle hayatları, çalışmaları, eserleri ya da istenilen herhangi bir konuda sorulu cevaplı olarak karşılıklı konuşmaların yazıya geçirilmesine mülâkat denir.
Çoğu röportajlar, gezi yazısıyla iç içe sunulmaktadır.
Mülakat Yazı türü hakkındaki slaytımıza BURADAN ulaşabilirsiniz.
Gezi yazarı gezip gördüğü yerlerin hem kendisi hem de okuyucular için tarihî ve coğrafî açıdan ilgi çeken yönlerini, özelliklerini, kültürel, jeolojik, güzelliklerini, halkının gelenek, görenek, törelerini yazar.
Dönemin Önemli Mülakat Kitapları
- Ruşen Eşref Ünaydın'ın Diyorlar ki (1918)
- Hikmet Feridun Es Bugün de Diyorlar ki (1932),
- Abdi İpekçi Liderler Diyor ki (1969);
- Yaşar Kemal Çukurova Yana Yana (1955), Peri Bacaları (1957)
- Fikret Otyam Ha Bu Diyar (1959), Doğudan Gezi Notları (1960),
Cumhuriyet Döneminde Gezi Yazısı
Gezi türü için daha önceleri Arapça kökenli "seyâhat", "cevelân" gibi terimler kullanılıyordu. Gezi notlarının kaleme alındığı eserlere ise "seyâhatnâme" deniyordu. Modern zamanlarda ise Türkçe bir kelime olan "gezi" terimi tercih edildi.Gezi yazarı gezip gördüğü yerlerin hem kendisi hem de okuyucular için tarihî ve coğrafî açıdan ilgi çeken yönlerini, özelliklerini, kültürel, jeolojik, güzelliklerini, halkının gelenek, görenek, törelerini yazar.
Dönemin Önemli Gezi Yazısı Kitapları
- Afet İnan Ankara-Samsun Arasında Tarih Gezisi (1946);
- Ahmet Hamdi Tanpınar Beş Şehir (1960);
- Ahmet Turan Alkan Altıncı Şehir (1992);
- Reşat Nuri Güntekin Anadolu Notları I, II (1936,1966);
- Falih Rıfkı Atay Tuna Kıyıları (1938);
- Haldun Taner Berlin Mektupları (1984); Şevket Rado Amerikan Masalı (1950);
- Melih Cevdet Anday, Sovyet Rusya, Azerbaycan, Özbekistan, Bulgaristan, Macaristan (1965);
Sosyal Medya Hesaplarım